enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,5788
EURO
34,9797
ALTIN
2.428,46
BIST
9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa
Az Bulutlu
26°C
Bursa
26°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
22°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C
Pazar Az Bulutlu
21°C

ZEYTİNİ KORUMA YASASI VE YOK ETME YÖNETMELİĞİ (1)

14.03.2022 14:20
A+
A-

DÜNCELDEN GÜNCELE

ZEYTİNİ KORUMA YASASI VE YOK ETME YÖNETMELİĞİ (1)

Giriş

Demokratik hukuk devleti nasıl yönetilir bilir misiniz?

Önce “gizli oy / açık tasnif” yöntemiyle milletvekilleri seçilip meclis oluşturulur. Bu meclis “toplum sözleşmesi” de diyebileceğimiz bir “Anayasa” hazırlar ve halkın güvenoyuna sunar. Anayasa kabul edilip yürürlüğe girdikten sonra Meclis, bu Anayasa doğrultusunda yasalar çıkarır.

Meclis’in çıkardığı hiçbir yasa Anayasa’ya aykırı olamaz.

YAZI ARASI REKLAM ALANI

Daha sonra her Bakanlık, Meclis’in kabul ettiği yasalara uygun olarak yönetmelikler, yönergeler çıkarır, alt kademelerdeki bürokratik kurumlara, amirlere ve memurlara emirler direktifler verir. Yönetmelikler, yazılı veya sözlü emirler yasalara ve Anayasa’ya aykırı olamaz. Mesela hiçbir savcı “Ben bu herifin kaşını gözünü beğenmedim, atın içeri,” diyemez. Hiçbir bakan, vali veya kaymakam “Bu delikanlı benim yeğenimdir,” diyerek onu askerlikten muaf tutamaz. Kısaca çöpçüden gece bekçisine, öğretmenden devlet başkanına kadar her görevli, Anayasa’ya uygun çıkarılan yasalar ve yönetmelikler doğrultusunda görev yapar.

Önce düncel

İktidar cenahından zaman zaman sızlanmalara neden olan bir “Zeytinlikleri Koruma Yasası” var. Bu yasa 7 Şubat 1939 tarihinde 4126 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş.

Neler söylüyor bu yasa?

Mesela maddelerin birinde: “Zeytinliklere her çeşit hayvan sokulması (yerleşim sahaları hariç) zeytin sahalarına en az bir kilometre yakınlıkta koyun ve keçi ağılı yapılması yasaktır. Ancak çift sürme ve nakliyatta kullanılan hayvanlara ağızlık takılması şartıyla müsaade edilir.” diyor.

Ömrünü zeytin fidanı dikip yetiştirmekle, ağaçları sulayıp budamakla, zeytin toplayıp tuzlamakla geçirmiş bir ailenin evladı olarak, zeytin bahçelerinde paytak paytak yürümeyi öğreneliden beri gördüm ki zeytin üreticisi bu yasa maddesine harfiyen uyar. Zeytin bahçesine koyun, keçi götürmez. Çift sürmekte ve yük taşımakta kullandıkları öküz ve eşekleri de zeytinliklerde başıboş bırakmaz; mutlaka kendi bahçesinde uygun bir yere bağlar. Zaten günümüzde böyle bir sorun kalmamıştır çünkü bu tür hayvanların yerini traktörler almıştır.

Yasanın bir diğer maddesi şöyledir: “Zeytincilik sahaları daraltılamaz. Ancak, belediye sınırları içinde bulunan zeytinlik sahalarının imar hudutları kapsamı içine alınması hâlinde (altyapı ve sosyal tesisler dâhil) toplam yapılaşma, zeytinlik alanının % 10’unu geçemez.”

Zeytini Koruma Yasası çıktığı yıllarda nüfusumuz 18 milyon civarındaymış; şimdi ise 82 milyon. Sanırım bu sebepten biraz da dost ahbap kayırmacılığından üzülerek görüyoruz ki bazı yerleşim yerlerinde bu yasa delinmiştir.

Zeytin ağacına verilen önemle ilgili olarak dikkatimi çeken iki madde:

“Beş yüz ağaçtan aşağı olmamak üzere yabani zeytin aşılayanlara veya aşılı zeytinlerinin bakım işlerini en iyi yapanlara Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca takdir edilecek miktarda nakti mükâfat verilir.”

“Dekar başına on beş ağaçtan fazla ve on ağaçtan aşağı olmamak üzere yabani zeytinlikleri aşılı bir hâle getirmeyi taahhüt edenlere Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasınca, mevzuatı dairesinde ve kanunun 10, 28 inci maddeleri hükümlerine göre, ağaç başına bir liraya kadar kredi verilir.”

Dikkat çekmek ve önemle vurgulamak için altını çizdim sevgili okuyucular. Ne diyor yasa maddesi? “Yabani zeytin aşılayanlara ödül verilecek,” diyor. Günümüzün gençleri bu cümleyle anlatılmak isteneni kavrayamaz. Niçin kavrayamaz? Eğer zeytin yetiştirmek istiyorsa gider bir fidancıya, tane başı yirmi otuz lira vererek istediği kadar fidan alıp tarlasına diker.

Bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihte, benim çocukluğumda ve hatta gençliğimde zeytin fidanı yetiştiriciliği diye bir şey yoktu. İnsanoğlu zeytin fidanı yetiştirmeyi henüz başaramamıştı. 80’li yıllardan sonra bu sektör gelişip yaygınlaştı. Şimdi diyeceksiniz ki senin deden, baban ve sen; yani bu üç nesil ve daha öncekiler nasıl fidan yetiştirdiniz de bahçenize diktiniz?

Cevap: “Kuşlar sayesinde kardeşim, kuşlar sayesinde…”

Bu meşakkatli işin nasıl gerçekleştiğini Çifte Çınarlar başlıklı öykümde hayat hikâyesini yazdığım komşum Çınar Ağa’nın dilinden dinleyelim. O Çınar Ağa ki bin küsur zeytin ağacı yetiştirmiş; evlatlarına, torunlarına ve dolayısıyla vatanına bir hazine bağışlamış. Aslına bakarsanız Orhangazi / İznik havzasındaki zeytinliklerin yüzde yetmişi şimdi toprak olan binlerce Çınar Ağa’nın sabrının ve alın terinin ürünüdür.

Şöyle diyor Çınar Ağa:

Zeytin fidanı dediğin bir dal koparıp da saksıya dikmekle veya zeytin çekirdeğini toprağa gömmekle yetişmez.  Zeytin fidanı şöyle yetişir: Erkeğine karabakal, dişisine bozbakal dediğimiz karatavuk diye anılan bir kuş türü vardır; zeytini çok sever.  Zeytin zamanı bir karatavuk gelip daldaki olgun zeytini gagalayıp yutar. Zeytinin etli kısmı karatavuğun midesinde sindirilir fakat sert kabuklu çekirdeği sapasağlam kalır. Çekirdek karatavuktan çıkıp da toprağa düşünce çimlenerek hayat bulur, zamanla filizlenip fidan olur. Biz bu aşısız fidancıklara çoral deriz.  O çoralları söker, tarlaya dikeriz. Çoral sökmek oldukça meşakkatli iştir. Önce dağ tepe dolaşıp çoralı bulacaksın. Yamaçtır bayırdır, kaya dibi taş altıdır demeyip çevresindeki taşları ve yabani bitkileri temizleyeceksin. Çoralı, çevresini dikkatle kazıp köklerine zarar vermeden sökeceksin. Eğer çok güçlü, azimli ve çalışkan biriysen bir günde dört beş çoral sökebilirsin. Tarlaya diktiğimiz çoral kök salıp tuttuysa iki yıl sonra aşı yaparız. Aşı yaptığımız budaktan filiz çıkıp da yirmi otuz santim büyüyünce çoralın aşısız kısmını kesip atarız. Böylece üç dört yıl sonra yarım metre uzunluğunda bir fidana kavuşmuş oluruz.”

Zeytin yasasının çıktığı tarihte ben dünyada yoktum; babam ve anam henüz çocuktu. Zeytin yetiştiren dedemdi. Dedem bu yasada belirtilen mükâfatı ve ağaç başına bir liralık teşviki aldı mı bilmiyorum; bilmiyorum ama Allah ondan razı olsun, onun dikip yetiştirdiği zeytinler hâlâ kursağımızdan geçiyor.

Şimdi geldik bana bu yazıyı yazdıran maddeye, argo ifadeyle zurnanın zırt dediği yere… Şöyle diyor yasa:

“Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlıdır.”

Neymiş efendim? Zeytinliklerin üç kilometre yakınına kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamazmış. Şimdi burada Orhangazi ile göl arasındaki fabrikaların, ilçenin tepesindeki taş ocaklarının nasıl, ne zaman açılıp işletildiğini sorgulamak lazım.

Yine de şükürler olsun ki bu yasa sayesinde Orhangazi ile İznik arasındaki göl civarında maden ve taş ocakları açılmamış. Çiftçi ve köylü “Yarınlarda ne olur?” gibi bir endişeye kapılmadan yirmi otuz yıl sonra ürün alabileceği zeytin fidanları dikmeye devam etmiş.

(Devamı var)

Yazarın Diğer Yazıları
REKLAM ALANI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.