enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,5306
EURO
34,8564
ALTIN
2.423,34
BIST
9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa
Az Bulutlu
26°C
Bursa
26°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
21°C
Cuma Az Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C
Pazar Az Bulutlu
20°C

Çilek Diyarı Mahmudiye

15.08.2022 12:20
A+
A-

Bu yıl 8.si düzenlenen Orhangazi Kaymakamlığı, Orhangazi Belediyesi ve Mahmudiye Muhtarlığınca organize edilen ve Mahmudiye çilek festivali Çilek Diyarı Mahmudiye’de gerçekleştirildi. Protokolün yanı sıra çok sayıda vatandaşın katılımıyla gerçekleştirilen festivalde misafirlere çilek ikram edildi.
Çilek yarışması düzenlendi.
Mehter takımı ve halk oyunları ekibinin gösterileriyle şenlenen festivalde çocuklara yönelik etkinlikler kapsamında Hacivat-Karagöz ve sihirbaz da gösteri yaptı. Çeşitli yarışmalar müzik ve konserle şenlenen organizasyon katılanlarca çok beğenildi
Ne de çok köyü vardı memleketimin. Dağında, düzünde, bayırında…
Yörük, Manav, Laz, Çerkes’tiler. Muhacir, Boşnak, Kürt, Gürcü’ydüler…
Bu köylülük meselesi, medeni memleketlerde nerdeyse bitti denmekteyse de; memleketimde sayıları kırk bin kadardı ve kırk kısım köylerde yaşardı yakın zamana kadar…
Bir kısmımız -apar topar- bu aldatmaca şehirlere atıp, modern hayat illüzyonuna kaptırırken kendimizi; bir yandan onları geçmişe gömmeye, geride bırakmaya, öte itelemeye meyletsek de; hani bir yandan da hafızamızın kodlarında, yakın geçmişimizin kültürü diye, içten içe yaşatır, gizliden toz kondurmayız. Memleket, ata toprağı sayar, havasını, suyunu överiz; hala…
Ve köydekiler;
Yoksuldurlar ama muhtaç değillerdir. Çalışır, üretir ve hiç şikâyet etmezler…
Meşreplerinde kanaat, şükür ve tevekkül vardır…
Cahil kısmından diye tevatür edilirler. Lakin kendilerinden öte bilgedirler…
Topraktan, ağaçtan, hayvandan doyarlar. Ve de taştan, kerpiçten, pişmiş topraktan müteşekkil evler, ocaklar kurarlar…
Ve dahi doksan yaşından yukarı yaşadıkları çokça görülür…
MAHMUDİYE’NİN HİKÂYESİ
1877-1878 Tarihlerine karşılık gelen 93 Balkan harbi savaşlarında, Bulgaristan’daki Türkler, uğradıkları zulümler karşısında, bu zulümlerden kaçmaya çalışarak, Anadolu’ya doğru göçe kalkıştılar. Çok zorlu geçen göç süresince, yüz binlerce Türk göçmen saldırılardan, soğuk, açlık ve hastalıktan kırıldılar. Yiyecek, giyecek ve kalacak yer sıkıntısı çekerek güç bela Trakya’ya ulaşıp, limanlara yığıldılar.
İstanbul Sirkeci Meydanı, binlerce öküz arabasından oluşan mültecilerle dolup taşıyordu. Sırası gelen arabalı vapurla karşıya geçiyor ve Anadolu’nun içlerine doğru ilerliyordu.
Bir kafile, Karamürsel, Yalova arasında durdu. Osmanlı devleti onlara Yalova’ya yakın, deniz kenarında yer gösterip iskân vermişti. Gösterilen yere yerleşmeyi denediler ancak yapamadılar. Sıtmaya yakalandılar.
Hem onlar, yükseklerde, dağlarda, ormanlarda, temiz havanın, buz gibi suların olduğu yerlerde yaşamaya alışıktılar. Ayrıca burada çok ayak altında, göz önünde kalacaklardı ki, atalarından beri bundan hoşlanmamışlar, Osmanlı idaresinden ırak, ulaşılması güç olan yerlerde, özgürce yaşamayı tercih etmişlerdi. Belki de bundan dolayıdır ki, Orta Asya’dan beri süregelen dilleri, adetleri, gelenekleri hiç bozulmamıştı.
Bulundukları yerde kışı zor çıkardılar ve orada yaşayamayacaklarını anladılar. Baharın belirtilerinin görüldüğü günlerden itibaren dağlara doğru köy kurulacak yer aramaya başladılar. Her gün, iki-üç kişiden oluşan gruplar dağları geziyor, akşam olunca toplanıp yaşlılara gördükleri yerleri ve özelliklerini anlatıyorlardı.
Bir grubun, Samanlı dağlarında buldukları bir yer üzerinde yoğunlaştılar. Dağların zirvesine yakın, tepelerin arasında, Kıştan korunaklı, siper bir yerdi burası. Her yer ormanlık, meşe ve kayın ağaçlarıyla kaplıydı. Toprağı iyi, suları boldu. Hele Karapınar dedikleri bir su vardı ki buz gibi soğuktu. O bölgeden ağaç devirip kereste yapanlar olduğundan öküz arabalarının gideceği bir yolu da vardı.
Bir ihtiyar sordu:
“Kızılcıklar var mı?”
Kızılcık hoşafı vazgeçilmezlerindendi.
“Kızılcıklar, erikler, ahlat ağaçları bol.” dedi gidenler,
“Tukuklar (guguk kuşu) ötüyomu?” diye sordu bir diğer yaşlı.
“Ötüyo.” dedi yine gidenler.
“Ee, madem köyümüz orasıdır.” deyip her şeylerini toplayıp Dağlara doğru yola koyuldular.
Hikâyemizin öznesi olan köy böyle kurulmuştu.

Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022 15:47
20.04.2022 09:56
20.10.2022 11:11
11.10.2022 12:07
10.05.2022 16:14
REKLAM ALANI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.