Tüm Fenerbahçeliler şu anda Arda Güler in takımda kalıp kalmayacağına kilitlenmiş durumda.
Öncelikle futbol ile ilgilendiğim aşağı yukarı 50 yıllık süreçte gördüğüm en yetenekli Türk futbolcu yakın zamana kadar Emre Mor’du. Emre Mor mental olarak yeni yeni kendini geliştiriyor, fiziksel olarak çok büyük beceriye sahipken pas tercihlerinin olgunlaşamaması mental bir problemdir. Bunu gideremedi bu oyuncu, ancak özellikle bu sene törpüledi diyebiliriz. Oyun zekası vasatın üzerinde ve tek başına oyunu çevirebilecek total beceriye sahip iken Fenerbahçe de yeterince süre almaması ve milli takım kadrosunda olmaması ya art niyettir yada yeteneği görememektir. Ne yazık ki hala değerlendirilemedi bu genç oyuncu.
Arda Güler ise bu sezonun ikinci yarısından itibaren fiziksel olarak gelişim sağladıkça oyun görüşünün ne kadar olgun olduğunu görmeye başladık. Tesislerdeki görüntülerde en çok Ferdi Kadıoğlu ile beraber idman yaptığını gördük Arda’nın. Buradan da anlaşılıyor ki idmanlarda en çok çalışan olmasını, fiziksel gelişimi ile taçlandıran ve Fenerbahçe’nin en güvenilir ve hatta tek güvenilir halkası olan Ferdi Kadıoğlu’nun profesyonelliğini Arda örnek almış ve idman partneri olarak da seçmiş. Bunun semeresinin önce kendisi, sonra Fenerbahçe ve Türk futbolu görmeye başladı.
Evet Arda Güler hem teknik açıdan hem de oyun zekası ile şu ana kadar benim gördüğüm gelmiş geçmiş en yetenekli Türk futbolcu. Ondan önce bizim liglerimizde gördüğümüz yetenekli oyuncular olan Oğuz Çetin, Sergen Yalçın, Emre Belözoğlu ve Arda Turan dan farklı. Çünkü fiziksel gelişimini artırıyor yani gelişebiliyor, geliştikçe oyuna olan katkısı da artıyor. Etrafındaki oyuncuları tamamen oyuna dahil ediyor ,onun sayesinde herkes oyuna katkı sağlıyor ,rakibi önce zihinsel olarak yıpratıyor. Bu çok önemli. Winner yani Kazanan bir karakteri var, bu da önemli. Hem de çok önemli.
Bunu gören Avrupalı büyük kulüpler mutlaka harekete geçeceklerdi, geçtiklerini de görüyoruz.
Peki Arda Güler yurt dışına gitmeli mi?. Gidecek zaten de, bu sene mi gitmeli ?
Öncelikle hiç kimsenin vurgulamadığı, belki de bu ülkede ilk benim bu sayfalardan vurgulayacağım bir gerçek var.
Arda Güler’in, bugün tüm Avrupa’nın peşinde koşmasını sağlayan güç, Fenerbahçe seyircisidir. Sevimsiz Jorge Jesus a kalsa kendi dilini konuştuğu Brezilyalılardan birini hiç düşünmeden sürekli oynatırdı ,Arda da o değirmende öğütülüp un ufak hale getirilirdi. Ama seyirci her maç onu çağırdı. Ardaaaaa, Ardaaaa tezahüratını Arda Güler kulübedeyken her maç duyduk. Fenerbahçe seyircisi onu zorla Türk futboluna hediye etti. Jesus seyircinin haykırışına kayıtsız kalamadı.
Önümüzde , oyunları henüz olgunlaşmadan yurt dışına gitmiş bir sürü genç ve yetenekli Türk oyuncu örneği var. Bunların içerisinde de en yeteneklisi yine Fenerbahçeli Ömer Faruk Beyaz’dı. Ancak hiç biri ama hiçbiri Avrupa da şu ana kadar tutunamadı. Bunun birinci sebebi mental problemler, Türk gençleri ama özellikle Türk erkekleri geç olgunlaşıyor. ikinci sebebi ise idman performans alışkanlıkları.
Türkiye de futbolcular iyi idman yapmıyorlar. Antrenörler de, futbolcular da bu konuda yeterince ciddi ve profesyonel değiller. En sert hocaların bile bir süre sonra idman performansı düşüyor. Bu konuda Galatasaray’ı daha farklı yere koyuyorum. Galatasaray ,Türkiye deki diğer takımlara göre idman performansı uzak ara en iyi olan takım. Yıllar önce Fenerbahçe’ye gelen Appiah da, daha yeni Beşiktaş’a gelen Weghorst da aynı sebeple Türkiye’den ayrılmak istediler. İdmanların seviyesi, sertliği düşük.
Futbolda da fizik gücü her şeyden önemlidir.
Ben Orhangazi Gençlerbirliği’nin 3. Lige ilk çıktığı sene futbol şube sorumlusuydum. O sene bir önceki senenin üçte biri kadar para harcandı. Ancak üç katı daha çok çalışıldı. Biz ilk anlaştığımız hoca ile yeterli idman yaptırmadığı için yolları ayırmıştık. Sonrasında yeni hocamız ile özellikle idman hassasiyetimiz konusunda mutabakat sağladıktan sonra yavaş yavaş performansın da skorların da düzeldiğini gördük.
Oyuncuların yediği idman o kadar ağırdı ki ,idman bitiminde hepsi kendilerini yatağa atıp beş dakikada uyumuş oluyorlardı. Sonuçta biz ilçemizin bu köklü takımının zorlu terfi maçlarında hiç gol yemeden üçüncü lige çıkışını , bizden üç beş kat yüksek bütçeli tüm rakiplerini eze eze yenerek gerçekleştirdiğini gördük. Bu oyuncuların çoğu ilçemizin gençleriydi ve o sezondan sonra futboldan para kazanabilecekleri bir sürecin de içine girmiş oldular, ancak herkes insanüstü çalıştı. Karakter koydular, meydan okudular, alışkanlıklarının ,rutinlerinin üstüne çıktılar.
İşte bunu alışkanlık ,insanüstü çalışmayı normal rutin idman performansı olarak görmeye başladığımız zaman ülke futbolu da ülke sporu da bir yerlere gelecek.
Tekrar Arda Güler’e dönecek olursak. Bu sene Fenerbahçe seyircisine sezon başından sonuna üst düzey bir performans borçlu olduğunu bilmeli Arda Güler’i yönlendiren ailesi. Çünkü biz Arda’ya doyamadık ki. Onu bağıra çağıra zorla sahaya iten taraftar onun futbolunu yeterince seyredemedi ki. Henüz Türkiye’yi ayağa kaldıramadı ki.
Yapılacak şey şu. Arda Güler mutlaka bir takıma gidecektir ancak en azından bir yıl, bana kalsa iki yıl kiralık olarak Fenerbahçe de kalma sözü alınarak bonservisi verilirse herkes için iyi olur. Mental olarak ,fiziksel gelişimi artmış olarak artan idman performansı ve profesyonellik anlayışı ile Avrupa sahalarına 19-20 yaşında boy gösterecek Arda Güler hiç kuşkunuz olmasın bütün Dünya’yı kendi ekseninde çevirecektir.
Peki yukarıda Emre Mor dan neden bahsettim?. Emre Mor ile şu anki Arda Güler’in aynı anda sahada olduğu bir kadroyu şekillendirebilirse Fenerbahçe teknik heyeti , seyrine doyum olmaz. Çünkü Arda’nın verimini en iyi sağında ve solunda tekniği yüksek atlet oyuncuların olduğu kadroyla görebiliriz Türkiye’de.
Sevgiler.
