Yenigün gazetesindeki ilk yazım Fenerbahçe için olsun.
Hızlıca giriyorum konuya.
Cumhuriyetin 100. yılı çok anlamlı, bu vesileyle Fenerbahçe faaliyet gösterdiği her takım sporunda şampiyonluk hedefiyle sezona girecek. Ancak cumhuriyetin 100. yılını yerel başarıların peşinde koşarak taçlandırmak şark vizyonsuzluğu sığlığında kalacaktır.
Fenerbahçe bazı branşlarda hem Türkiye hemde Avrupa şampiyonluğu, hatta Dünya şampiyonluğu iddiasını sahiplenerek yapılanıyor.
Kadın basketbol ve kadın voleybolda Avrupa şampiyonu olabilecek kadroya ve kazanma alışkanlığına sahip kulüp. Buna erkek basketbolu da ekleyebiliriz.
Erkek voleybol, kadın futbol ve tekerlekli sandalye basketbolda yani tüm takım sporlarında Türkiye şampiyonluğu gelebilir
Buna mantalite olarak uzak bakmayın , gerçekleşebilir.
Futbola gelecek olursak.
Geçen sezonun son 10-12 haftasında Fenerbahçe ,İsmail Kartal ile ligde nasıl bir futbol mantalitesiyle oynaması gerektiğini görmüş oldu .
Kadrodan nasıl verim alınabileceğini de gösterdi İsmail Kartal.
Yaptığı şey dizilişi netleştirmek ve kadronun atletizmini artırmaktı.
Bu son 12 haftada gelen başarı İsmail Kartal ın takımda kalması gerektiği seslerinide yükseltti.
İyi bir lise öğrencisini , üniversite seviyesine geldiğinde üniversite hocalarına teslim edersiniz artık lise öğretmenlerinin onlara verecek birşeyi olmaz. Fenerbahçe kadrosu da bu durumda.
Yıllardır kırılganlığı yenemeyen , bilinçli bilinçsiz hakem hataları , federasyon kararları, derin yapı kumpaslarını bertaraf edebilecek güce ve birliğe sahip olamayan futbol takımının başına ,birkaç yıllık derin hayal kırıklarının sonunda başkan Ali koç ,Avrupa’nın en iyi hücum oynatan hocasını büyük bir iştahla getirdi.
Jorge Jesus yaşı ilerlemesine rağmen , her iyi ve güçlü karakter gibi “ Doymayan, yetinmeyen” bir koç.
Yetinmek , bir Şark hastalığıdır. İdare etmek , iddialı olmamak, mütevazi görünüm zırhında kendine güvensizlik, kompleksini donanımsızlığını saklamak bizim hastalığımız.
Ha son dönemde yarı cahillerin evlerinde oturup çekirdek çıtlatırken ve dandik tv kanallarını seyrederken bir anda makam mevki sahibi haline getirilişlerine , adeta , bir yarı cahil silkinişine ,şahlanışına şahit olduk. Bu yarı cahillerin bilgisizlik kaynaklı cesur beyanlarını da duyuyoruz, mevkilerindeki sığ kararlara da katlanıyoruz. Bu ayrı bir yazı konusu.
Türkiye liginde futbol falan oynanmıyor. Bizim ligimiz , hiçbir yeterliliği ve vizyonu olmayan temaslı futbola göre takım hazırlayan yerli teknik direktörlerin “mütevazi görünüp ,takım çalıştırabilme “ işsiz kalmama ,amacına onyıllardır kurban olmuş durumda.
Bu vesileyle Jorge Jesus un ilk yapacağı şey süratli futbol. Atletik defans ile atletik orta saha arasındaki mesafeyi kısaltmak. Teknik kapasitesi yüksek oyunculara fizik gücü vermek. Yetenek ve hızı bir planın parçası haline getirmek.
Hazırlık maçlarında gördük takım koşuyor , sürekli pres yapıyor topun olduğu yerde kalabalıklaşıyor ,defans orta sahayaya yakın oynuyor , hepsi çok süratli olduğu için arkaya sarkmalarda da rakibi süpürebiliyor.
Presle top kendine geldiğinde teknik kapasitesi yüksek koşan fizik gücü yüksek oyuncular isabetli paslarla topu rakibe teslim etmiyorlar yetenekli ayakların ara pasları ,kanatlardan gelen ortalar rakibi bunaltacaktır.
Kadro derinliği çok yüksek. Atlet bir solbek , hava hakimiyeti yüksek bir ön libero ve tartışmasız santrafor ile Jesus kadroyu bir dünya takımı haline getirecektir.
Türkiyede futbol değişmeli, koşamayan, yavaş ,kalıplı tekniği zayıf , kendini yere atan , zamandan çalan, hakemi aldatmaya çalışan oyuncu profilleri ve bunu körükleyen hoca ve yönetici profilleri ile takımlarımız hem başarısız hemde boğazına kadar borç yükünde.
Fenerbahçe Jesus hamlesiyle bunu değiştirmenin adımını attı.
Başarı gelecektir. Camia buna hazır ve iştahlı.
Sevgiler.
