Rahmetli Adnan MENDERES 14 Mayıs 1950 de iktidar olduğunda ilk söyledikleri arasında ”HER MAHALLEDE BİR MİLYONER YARATACAĞIZ”hedefi vardı.1950’li yıllarda bir milyon hayal edilmeyecek kadar büyük bir paraydı. Ama İsmet İNÖNÜ, Adnan Menderes’e Merkez bankasında 127 ton altın, iki yüz milyon dolar bırakmıştı.
Daha sonraki yıllarda bebekler ve çocuklar hariç herkes milyonerdi. Menderes’in yıllar önceki hedefi yıllar sonra herkes milyoner olarak gerçekleşmişti. Her hane bir milyonerdi. Bu güne de baktığımızda dünün fakir ve orta direk olarak tabir ettiğimiz kesimi bu gün aslında zengin sınıfının arasına girmesi gerekir. Bizim gençlik ve çocukluk yıllarımızda kasaptan bir kilo kıyma veya et almak ayıbımıza giderdi. Genellikle bir koç veya teke kesilir, yüzülür, iç organları çıkarılır, etleri o günkü koruma şartlarında korunurdu ve etsiz yemek yenmezdi. Hele bizim Selanik’li, Dramalılar etsiz yemek olduğu zaman kendilerini doymamış ve aç hissederlerdi. Günümüzde kilo ile et alanlara zengin gözü ile bakıldığından bizim zamanımızın fakir ve orta direği bu günün zengin sınıfının içine rahatlıkla girebilir.
1974 yılında traktörüme binmiş Orhangazi’ye mazot almaya gidiyordum. Köyün içinde rahmetli babam ile karşılaşmıştım. Babam bana nereye gittiğimi sordu. Bende Orhangazi’ye mazot olmaya gidiyorum dediğimde hiç unutmam”Oğlum BİR DEPOÇUK MAZOT için Orhangazi’ye gidilir mi römorka iki kuşaklı varil koy onlarla mazot al”demişti. Şimdi bu gün günümüzde, bırakın varille mazot almayı BİR DEPOÇUK MAZOT dolduran çiftçilerimiz zenginler sınıfına girmez mi?
Şimdi de günümüzden bir örnek verelim. İki bin beş yüz lira maaş alan emeklilerimize ve iki bin beş yüz liranın altında maaş alan dul ve yetimlere,1500 ila 1800 lira ücret alabilen, ücretli öğretmenlere göre asgari ücretten maaş alan ücretlilerimiz zengin sayılmaz mı? Kasaba girdiğinde iki kilo et bir kilo kıyma yanında bir de bonus olarak bir kangal sucuk alan vatandaşımız zengin sayılmaz mı? Benzin istasyonuna yanaşıp havalı bir biçimde oradaki görevliye anahtarı uzatıp depoyu doldur diyen vatandaşımıza imrenerek bakılmaz mı? Evinde iki veya üç elektrik lambası birden yanan hane günümüze göre ışıl, ışıl görünmez mi? Beş kalorifer peteğinden ikisini yakabiliyorsak zengin sayılmaz mı yız? Sahi niye evinizin her odasına AMPÜL taktırdınız, niye beş veya altı kalorifer peteği koydunuz, iki tane ile de bu gün için zenginler kulübü içinde yer alabilirdiniz. MİLYONER OLMANIZ ŞART DEĞİL Kİ?
Nankörlük ediyoruz, bu KUTSAL İTTİFAK bize İNÖNÜ gibi 127 ton altın, iki yüz milyon dolar bırakmadan, MENDERES gibi, her mahallede bir milyoner yaratmadan; BİR DEPOCUK MAZOT ile iki kilo et, iki ampul, iki kalorifer peteği, marketten veya pazardan iki poşet ile zenginler kulübünün içine sokuyor. Daha ne istiyorsunuz? Asgari ücret bile alabilenler, asgari ücret bile alamayanlara göre zenginse, ayda bin beş yüz liraya yakın ücret alan ücretli öğretmenler bile atanamayan iş bulamayan üniversite mezunlarına göre zenginler.
Eski Türkiye’ye göre zenginlerimiz çoğalmıştır. Her ne kadar da dünya ekonomisinde yirmi birinci, yirmi ikinci sıralarında yer alsak ta BİR DEPOCUK MAZOT alma sırasında ki yerimiz belli değildir. Alım gücümüz azalırken, zenginlik fakirleşiyor, BİR DEPOCUK MAZAOTLA sınıf atlayabiliyoruz. Çoklu maaş alanlar ile AK TÜRKLER, pardon beyaz Türkler onlar süpersonik zenginler.